NedirGenel YazılarŞiirTürk Edebiyatı

Beyit Örnekleri

Beyit; kökeni Arapça olan, İngilizce ‘couplet’ olarak okunan, genelde ikili mısralardan oluşan bir nazım şeklidir. Divan edebiyatında Nef’i, Fuzili, İshak Çelebi, Ahmet Yari gibi ünlü beyit nazım türü yazarları bulunurken, Batı dünyasında da William Shakespeare’in soneleri oldukça meşhurdur. Tüm şiir türlerinde ve nazım şekillerinde olduğu gibi beyitler de toplumdan, yazarın yaşadıklarından ve esintilerinden ortaya çıkmaktadır. Beyitler; benzetmeler, anlamsal bütünler ve karşı tarafı doğrudan bir mesaj vermeyi ve bu mesaj üzerine kişiyi düşündürmeye çalışır. Örneğin Edirneli Nazmi’den şu mısralara birlikte bakalım;

”Zülfün bu benüm boynuma kim dakdı kemendi

İtdi beni bende sana bend ile efendi.”

Bu mısraların günümüzdeki çevirisi “Efendi! Saçların benim bu boynuma kemendini taktı; beni sana bağlı köle etti.” şeklindedir. Buradaki benzetme kemendir. Kemen klasik Türk şairlerince sevgilinin saçlarıdır. Bu kement öyle güçlü bir sözcüktür ki, sevgilisi aşığının boynuna taktığında, aşığını kulu kölesi haline getirmiştir.

Beyitler günümüzde herkese hitap eden nazım türleri değildir. Bunun temel sebebi çoğu beytin çok ağır Farsça ve Arapça içermesidir. Tabii ki günümüzde yazılan şiirlerde herkese hitap etmemektedir. Şiir, yazan ve okuyan arasındaki bir çeşit dildir, bu dili sadece yazanla aynı duyguları paylaşan okuyucu anlayabilmektedir. Edirneli Nazmi’nin şiiri de tıpkı böyledir, bu mısraların dilinden sadece Mecnun olan anlayabilmektedir.

İki mısradan oluşan ve kafiye içeren beyitlere ‘Beyt-i Musarra’ denilmektedir. Eğer beyit kafiyeli dizelerden meydana geliyorsa buna da ‘Beyt-i Müfred’ denir. Beyitlerin en kafiyeli, en anlamlı, en inci düşünülmüş ve akılda kalıcı olan kısımlarına ise ‘Berceste’ denilmektedir. ‘Makta beyiti’ ise beyitin son dizesidir ve içinde genellikle şairin mahlasını barındırır.

Beyit Örnekleri 1

”Bahârı neyleriz ol gülizâr-ı gonce-femin
Gülüp açılması bin nev-bahâra değmez mi”

Günümüz Türkçesi: “Baharı neyleyelim, o gonca dudaklının gülüp açılması binlerce bahara değmez mi?”

Şair hakkında kısa bilgi: Naili, gerçek adı Mustafa Çelebi olan iyi eğitim görmüş bir gazel şairidir.

Gazel şairimiz Mustafa Çelebi, Mahlası; Naili.

Örnek 2

”Aşiyan-i mürg-i dil zülf-i perişanındadır 

Kanda olsam ey peri gönlüm senin yanındadır 

Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib 

Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır 

Çekme damen naz edip üftadelerden vehm kıl 

Göklere açılmasın eller ki damanındadır 

Bes ki hicranındadır hasiyyet-i kat’-i hayat 

Ol hayat ehline hayranem ki hicranındadır 

Ey Fuzuli şem’-veş mutlak açılmaz yanmadan 

Tablar kim sünbül rişte-i canındadır” Fuzuli.

Türk Divan Şairimiz Fuzuli.

Günümüz Türkçesi:

Gönül kuşum dağınık saçların arasında yuva kurdu ey sevgili!.. Artı nerde olursam olayım veya iki elim kanda da olsa gönlüm senin yanındadır.

Aşk derdiyle başım pek hoş benim ey tabib, bırak bana ilaç vermeyi. Bana derman vermeye ki, senin dermenın beni helak edecek zehrin ta kendisidir.

Ey sevgili naz edip düşkün aşıklardan eteğini çekme. Eteğine yapışan ellerin (sen eteğini çevirince) göklere açılmasından (dua eder gibi) sakın!

Senin ayrılığında, hayatı sona erdirme özelliği gizlidir, ayrılığın ölüm demektir. Senden ayrı düşüp de hala yaşayanlara hayranım.

Ey Fuzuli! Sevgilini saçının büklümü sen can ipliğine bağlıdır. Sen mum gibi yanmadan o büklümler açılıvermez.

Beyit Örneği 3

”Ne beyân-ı hâle cür’et, ne figâna tâkatım var.
Ne recâ-yı vasla gayret, ne firâka kudretim var.

Yanayım mı hasretinden geçeyim mi ülfetinden
Hele derd ü firkâtinden sana bin şikâyetim var

Nice etmem âh ü efgân beni yâre geçti yârân
Nigeh etmez oldu cânân buna pek kasâvetim var” Enderunlu Vasıf

Günümüz Türkçesi:

Öyle bir hale düştüm ki ne bu halimi beyana cesaretim var ne de figan etmeye ağlayıp inlemeye
Ne kavuşma ümidi ile bir gayretim var,ne de ayrılığa dayanacak kudretim var

Hasretinden yanayım mı,yoksa seninle beraberlik sevdasından mı vaz geçeyim
Hele derdinden ve bu ayrılıktan sana bin şikâyetim var

Nasıl ahü figan etmeyim ki dost sandığım yakınımdakiler beni yare şikâyet etmişler
Yar da bakmaz oldu yüzüme kesti nazarını bizden  işte bu yüzden gönülde çok kasavetim var

Nevres-i Kadim

“Mîzâna vur görüşdüğün ihvânı el-hazer,
Rehber tasavvur eylediğin reh-zen olmasın.”

Günümüz Türkçesi: ”Aman ha! Görüştüğün kişileri önce bir tartıp ölç,
Sonra yol gösterici sandığın yol kesici çıkmasın.”

Şair Hakkında kısa bilgi: Nevres-i Kadîm, 18. Yüzyılın büyük şairlerinden birisidir. Kerkük doğumludur ve konuşma dilindeki deyimleri ve kelimeleri ustalıkla kullanır. 1762 yılında Üçüncü Osman tarafından Bursa’ya sürgün edilir ve burada ölür.

Beyit Örnekleri

Beyit Örneği 5

Ne safveti ve neşâtı ne kârı kalmıştır
Mey-i muhabbetin ancak humarı kalmıştır

Küşâyiş-i gül-i maksûdı görmedik hergiz
Bize bu gülşen-i dehrin hezârı kalmıştır

Fedâ-yı gayret-i pervaneyim ki âlemde
Ne bir alâmeti var ne mezarı kalmıştır

Şikest-i şişeye ey muhtesib haris olma
cemin bu bezmde bir yadigârı kalmıştır

Yolunda bezl edecek nevres’in fakat şimdi
bir eşki bir de ten-i dağdârı kalmıştır

Günümüz Türkçesi:

Sevgi şarabının ne temizliği, ne neşesi ne de bir etkisi kalmıştır.
Kala kala geriye ancak içtikten sonra duyulan baş ağrısı kalmıştır.

Heves güllerinin açılışını hiçbir zaman göremedik.
Bize bu gül bahçesinin sadece figan eden bülbülü kalmıştır.

Pervaneyim, gayret ile feda ettim kendimi alemde.
Öyle ki onun bu dünyada ne bir eseri ne mezarı kalmıştır.

Ey makam sahibi, şişemizi kırmağa bu kadar da hevaskar olup hırs besleme.
Cem’in mecliste bize armağanıdır o, ondan geriye sade bu kalmıştır.

Nevres’in hâsılı senin yoluna harcayacak şimdi
Sadece bir göz yaşıyla, yaralanmış vücudu kalmıştır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu